KEKOVA BATIK ŞEHİR TEKNE TURU

Göreceğimiz güzelliklerden habersiz heyecanla Üçağız limanından kalkan teknemize biniyoruz. Tekne hareket etmeye başladığında Likya medeniyetinin bu bölgeye ne kadar büyük miraslar bıraktığını düşünüyorum. Neden Likya adını aldığını –Lyk; ışık demek- bu yöreyi gezdikçe daha iyi anlıyorum.


Ve karşımızda Kekova… Sırları hala çözülememiş, batık şehir… insansız bir ada… Mavinin en güzel  tonunu taşıyan deniz altında kalmış bir uygarlık.
Kekova, kıyıda kurulmuş Üçağız, Kaleköy(Simena) ve karşısında uzanan batıkşehrin bulunduğu alanı kapsıyormuş. Batık şehrin üzerinden yavaşça geçiyor teknemiz. Koruma altında olduğundan 10 dakikadan fazla duramıyor tekneler buralarda. Yarısı sular altında yarısı yüzeyde kalmış kenti hayretle izliyoruz.

Kaş-Kekova, doğal güzelliklerinin korunması amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiş. Bölgeye adını veren Kekova, bölge içinde yer alan en büyük adaymış. Kekova adası, Anadolu yakasına yapışık bir boğaz oluşturarak uzanıyor. Anadolu yakasında ise girintiler, çıkıntılar, koylar denize gömülmüş eski kent surları, kale kalıntıları bulunuyor. Iç Ada, Toprak Adası, Aşırlı Ada ve Kişnali Ada önemli diğer adalar. Kıyıya paralel uzanan Sıçan Adası ve Kekova Adası bir iç deniz niteliği taşıyan Ölüdeniz'i oluşturuyor.





Batık şehirden sonraki durağımız ise Kaleköy (Simena). Burası sadece tekne ile ulaşılan harika bir köy. Kalenin eteklerinde kurulan bu köy dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip. Hem seyirlik hem de seyranlık. Kaptan burada 1 saat zaman veriyor ve biz merakla gezmeye başlıyoruz . Limandan itibaren sürekli merdiven çıkıyoruz. Yaklaşık on dakikalık zorlu bir maraton ile karşı karşıyayız:) Yol üzerinde adaçayı ve kekik satan köylülerle muhabbet edip soluklanıyoruz.








-“Ne kadar güzel bir yerde yaşıyorsunuz!” diyorum heyecanla.
-“Güzel ama göründüğü gibi değil diyor hiçbirşey” diyor kadın.
-“Çocukların okulu taşımalı, ulaşım zorluyor bizi” diyor bir başkası.
-“ E ama değer bu manzaraya… Değmezmi?” diiyorum.
-“Her gün görünce alışıyorsun” diyor kadın.

Bir manzaraya bakıyorum, çiçeklerle bezeli cennet parçası yere bakıyorum. Bir de kadının dertli yüzüne bakıyorum. “Herşeyin kıymeti sahip olana kadar doğru ya!?” diye geçiriyorum içimden. Boşuna mıİstanbul’u fethetmeyi düşlemek, fethetmekten daha güzeldi” demiş Kutlu Fatih…

Bu ufak molanın ardından son bir gayretle varıyoruz müze kapısına. Simena örenyeri de koruma altında ve girişler ücretli ama bizim müze kartlarımız var :) Girişten sonra çıkmaya devam ediyoruz. Başımızı kaldırdığımız anda manzaranın karşısında çığlık atmamak için zor tutuyoruz kendimizi. Manzara tek kelimeyle muhteşem.











Adaçayı, kekik ve çiçek kokularınn birbirine karıştığı bu nadide adadan ayrılıyoruz. Doğal güzelliklerinin yanısıra antik ve tarihi eserlerin zenginliği de bölgeyi arkeoloji turizmi yönünden çekici kılıyor. 

Artık koyları gezip yüzme zamanı. Programımızdaki koylar; Tersane, Akvaryum, Gökkaya ve Burç koyu idi. Bu koyların hepsi de birbirinden güzeldi ama ben en çok akvaryum koyunu sevdim.

Burç koyundan bir anektod paylaşmak istiyorum sizlerle:) Bu koya geldiğimizde kaptan kıyıya kadar yüzüp kıyıdaki çamurun şifalı olduğunu, çamur banyosu yapılabileceğini söyledi. Kıyıya doğru yüzdük ama enteresan kokan bu çamuru sürmekte herkes bi tereddüt etti. Sonrada teker teker bazılarımız :) çamura buladılar kendilerini:)  O an dedim ki “ Ya kaptan bizi kafaya alıyosa, ya bu sürdüğünüz şey çamur değilse ne eğleniyordur şimdi teknede :)”  Çamuru sürenler bir panik :) İki dakika evvel üzerlerinde kuruyup daha etkili olsun diye güneşlenen ekip hızla denize girmeye başladı :) Neden inandılar hemen anlamadım. Ben sürmedim diye bişey bildiğimimi sandılar acaba? Oysaki sadece sesli düşünmüştüm :) Kaptanı bilmemde benim çok eğlendiğim kesin :)

Son koy olan Burç koyundan ayrılıp bir güzel dinleniyoruz teknede. Korsan Mağarasının önünden geçiyoruz duraklıyoruz ama yüzmek yasakmış bu yüzden yüzme molası verilmiyor burada.


Dolu dolu bol eğlenceli geçen bu tekne turunu herkese öneririm:)
Kalın sağlıcakla… :)




Yorumlar

  1. benimde en sevdiğim yedir kekova ve kaş :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmekte o kadar haklısınız ki :)

      Sil
    2. Umarım bir sonraki nesilede kalır bu güzellikler diyelim, sevgiler...

      Sil
  2. Çok güzel yerler. Etkinligime katildiginiz için çok tesekkür ederim size destek olmak için 3 blogumla takibe aldim. Sevgiler 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim. Bende ziyaretiniz icin teşekkür ederim. Yayınlarını umarım severek okursunuz :) bende sizi takipteyim..Sevgiler🤗

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akıllı telefonun azizliğine uğrayıp yanlış yazıya yorum yaptığım için sildim yorumu özür dilerim..

      Sil
    2. Estağfirullah ne demek.. Hiç sorun değil.. Sevgiler :)

      Sil
  4. Buraları gezip görmüş biri olarak yazıyorum MÜKEMMEL yerler ...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEMRUT: GÜN DOĞUMU

DÜNYANIN EN ESKİ ANITI: GÖBEKLİTEPE

ZAMANIN DURDUĞU ŞEHİR : MARDİN (1.kısım)