NEMRUT: GÜN DOĞUMU



Kutsal bir cumartesi akşamı :) Bütün sıradanlığı ile geçmekte iken birden uzandığı kanepeden doğrulan yol arkadaşım  :) hadi dedi gidiyoruz ve herkes gibi benimde çok merak ettiğim Nemrut’a doğru yola çıktık… Nemrut Dağı Adıyaman İlimiz sınırları içerisinde Kahta İlçesi yakınlarında 2.150 metre yüksekliğinde bir dağ. Araba ile dağın belli bi kısmına kadar çıkabiliyoruz. Sonrası yine cefakar tabanlarımıza kuvvet :) Gece 03.00 civarında Dağ eteğinde kurulmuş güzel bir tesis bulunuyor. Bu tesise geçiyoruz demli kaçak çayımızı yudumluyoruz :) daha sonra battaniyelerimizi sırtımıza alıp çıkmaya başlıyoruz. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanmaya başlarken bizde nefes nefese son yokuşu tırmanıyoruz.. Tabi bizim gibi tırmanan bir sürü kişi var.. klasik yer kapma çabasının vermiş olduğu o telaşla :) kendimize bir yer bulup seyre dalıyoruz Mezopotamya yı… Muazzam bir manzara zaten bide üzerine güneşin doğarken yaydığı kızıllık eklenince soluksuz seyre dalıyoruz. Baya eğlenceli bir ekip var arkamızda def çalıp türküler söylüyor, zılgıtlarla güneşin doğmasını bekliyorlar… ve işte karşımızda tüm güzelliğiyle güneş :) Güneşi gördüm :)



Güneş doğduktan sonra yavaş yavaş toparlanıyoruz ve Dağ üzerinde bulunan Kral Tümülüsünü incelemeye başlıyoruz. Unesco Dünya Mirası olan Nemrut Dağı, eski çağlarda “Kommagene” olarak bilinen krallıktan kalma arkeolojik kalıntılar ile bilinmekte.  Nemrut Dağı üzerinde bulunan heykeller Helenistik, Pers Sanatı ve Kommagene sanatı harmanlanarak yapılmış. Bu anlamda Nemrut Dağı batı ve doğu uygarlığının kıymetli bir harmonisi adeta. Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisi… Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmış, doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar doğuda bulunuyor yani güneşin doğuşunu izlediğimiz alanda bulunuyor :)İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmış ve 8-10 metre yüksekliğindeler.  



Nemrut Dağı Milli Parkı sınırları içerisinde bulunan Arsemia antik kenti’ne gidiyoruz. Kommagene Kralı’nın  batı ve doğu kültürlerini birleştirme idealinin en güzel örneği bu tokalaşma rölyefi.. Bu tokalaşma rölyefinin hemen aşağı kısmında bir tünel bulunuyor. Bu tünelin üzerinde kitabeler var ve bu kitabelerde yazılanlar çözülerek Kommagene Krallığı hakkındaki bilgiler edinilmiş. Bu tünelin sonunda Kommagene Kralı’nın babasının mezarının bulunduğu biliniyor.

Arsemia’ dan ayrılıp Cendere köprüsüne doğru giderken bir tarafı kayalıklar bir tarafı ağaçlık alanlarla dolu enfes bir delta karşılıyor bizi… Arabadan inip biraz yürüyüş yaparak tadını çıkarıyoruz bu güzelliğin.. 



Cendere Köprüsü, Cendere Çayı üzerine kurulmuş geniş bir köprü.. Romalıların yaptığı ikinci, kemerli en geniş köprü…ayrıca dünyanın hala kullanılan en eski köprüsü..



Milli Park Alanı içerisinde bir diğer kalıntı ise Karakuş Tümülüsü.. Sütun üzerinde konumlandırılmış bir kartal heykelinden oluşan bu Tümülüs gibi 3 tane daha varmış ancak onlar ne yazık ki günümüze ulaşamamışlar kimisinin sadece sütunu kalmış kimisi tamamen yok olmuş. Korunabilen güney yönündeki karakuş tümülüsü olmuş. Yok olmadan gördüğümüz için şanslı hissediyoruz…Uyku çökünce evimizin yolunu tutuyoruz :)



vee magnetlerimizi tabikii unutmadık:)





Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYANIN EN ESKİ ANITI: GÖBEKLİTEPE

ZAMANIN DURDUĞU ŞEHİR : MARDİN (1.kısım)