TATİL CENNETİ: ANTALYA

Antalya gezi hikâyelerimizin ilklerinden biri. Daha önce bir çok kez birbirimizden bağımsız olarak ziyaret ettiğimiz bu şehir, birlikte gidince ikimiz içinde çok farklılaştı… Daha da güzelleşti :) İlk olarak yorgunluk atmak adına 3 gün Alanya’da her şey dâhil :) bir otelde konakladık. Deniz-Kum-Güneş üçlüsüne bir nebze doyduktan sonra arabamıza atlayıp şehri tıngır mıngır gezmeye başladık :) 


Gezimize geçmeden önce otelde yaptığımız ve çook eğlendiğimiz bir su sporundan bahsetmek istiyorum :) "PARASAILING" :)


 Aşağı bakmadığınız sürece sorun yok :) hep ileri hep ileri :) Bu sporu şiddetle öneririm… Harika manzara, harika adrenalin, harika… Tatilinizi farklı kılacak ve anılarınızın arasında her hatırladığınızda keyifle anlatacağınız bir aktivite :)

Alanya’da bulunan otelimizden ayrılıp Kaleiçi’ne doğru yola koyuluyoruz. Surlarla ve denizle çevrili olan bu yerleşim Antalya’nın merkezidir. Dar sokakları, mimarisi ile bizi içine alıveren Kaleiçi sokaklarını adımlıyor ve yat limanına doğru ilerliyoruz. Önünden geçerken ikimizin de aynı anda ilgisini çeken butik bir otelde yerimizi ayırdıktan sonra kalacak yerimizi de bulmuş olmanın rahatlığıyla geziniyoruz. Kaleiçi kot olarak denizden baya bir yüksek,  sahile inmek için merdivenler kullanmanız gerekiyor. Biz sahile inmedik ama sahilde muhteşem bir manzaraya nazır bir restoranda karnımızı doyurup manzaranın keyfini çıkardık…:)




 Kaleiçi’nde şehri çevreleyen sur üzerindeki anıtsal bir kapı var. Hadrian Kapısı. Bu görkemli kapı Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya’ya gelişinin şerefine yaptırılmış, yaklaşık 2000 yıllık bir kapı..


Bir diğer durağımız günümüzde ibadete açık olmayan ama Antalya’nın simgelerinden biri olan Kesik Minare Camii. Köklü bir geçmişe sahip olan bu Camii, ilk dönemlerde kilise olarak inşaa edilmiş olsa da II. Beyazıt’ın oğlu Sultan Korkut tarafından Camiiye çevrilmiş. Geçirdiği yangında minarenin üst kısmının ağaç olması sebebiyle yandığından halk arasında Kesik Minareli Camii olarak bilinmekteymiş.




Kaleiçi’nde ve çevresinde gezinip alışveriş yaptıktan sonra yorulduğumuzu anlıyor ve otelimizin yolunu tutuyoruz. Kaldığımız yerin hikayesinden bahsetmek istiyorum :) Normalde işletme isimlerini kullanmamaya gayret ediyorum ama burası bize çok farklı bir lezzet verdi. İkimizin de dikkatini çekmesinden dolayı kalmaya karar verdiğimiz bu otelin çok güzel bir hikayesi var :) tamamen tevafuk :)

 

Otelin sahibi Antalya’ya gelip Kaleiçi’nde konaklamış. Konakladığı otelin tam karşısında harap, neredeyse yıkılmaya yüz tutmuş eski bir ev varmış, bahçesinde de adeta ait olduğu evi kucaklayan kocaman bir kauçuk ağacı varmış ve bu ağaca aşık olmuş :) O ağaç yüzünden ağacın çevresindeki iki tane konağı satın alıp bir butik otele dönüştürmüş :)Ortaya harika bir mekan çıkmış, dingin, sakin, huzur dolu… Restoran kısmının zemininde ortaya çıkan kültür varlıklarını da üzerini cam zemin ile kapatarak hem korumuş hem kullanmış :) İnanılmaz bir emek var burada ve ticari kaygının ikinci planda tutulduğunu size hissettiren bi işletme.. Biz çok sevdik Kauçuk’u :) Antalya’daki evimiz oldu :) havuz başında çaylarımızı yudumlayıp muhabbetin dibine vurmamıza şahitlik eden mekan :) Selam olsun :)





Yorumlar

  1. Antalya çok güzel bir şehir. Sık sık gidiyorum. Fotoğraflar da çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim.. Gerçekten çok güzel bir şehir..2. kısımda güzelliklerini anlatmaya devam edeceğim. takipte kalın :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEMRUT: GÜN DOĞUMU

DÜNYANIN EN ESKİ ANITI: GÖBEKLİTEPE

ZAMANIN DURDUĞU ŞEHİR : MARDİN (1.kısım)