TARSUS : ASHAB-I KEHF
Haftasonu
Mersin kaçamağımız esnasında gitmeye karar verdiğimiz Tarsus zengin bir tarihi
içinde barındıran şirin bir ilçe. Sabah erkenden düştüğümüz yollar bizi
karnımızı doyuracak güzel bir yer arayışına sokuyor. Öğreniyoruz ki Tarsus
Şelalesinin kenarında kahvaltı yapabileceğimiz mekanlar varmış. Soluğu Şelalede
alıyoruz :) Şelale Berdan çayı üzerinde çayın 4-5 yükseklikten dökülmesiyle
oluşmuş. Hazır çayın dökülmesi demişken bir kahvaltı yaptık burada akla zarar
:) Anlıyoruz ki burada herşey çayın dökülmesi (!) ile başlar :)
Kahvaltımızın
ardından tesis sahibinden termosumuzu doldurmasını rica ediyoruz. Sağolsun
kırmıyor bizi. Düşüyoruz yollara. İlk rotamız Ashab-ı Kehf Mağarası. Hepinizin
eminim pek çok kez duyduğu bildiği Ashab-ı Kehf hakikatini gelin bir kez daha
anımsayalım :)
Ashab-ı Kehf Kur'an-ı Kerim’in on sekizinci suresinde,
anlatılmakta olup, bu surenin adına “Kehf" adı verilmiştir. Surenin 9-26. ayetlerinde
bildirildiğine göre, putperest bir kavmin içinde Allah'ın varlığına ve
birliğine inanan birkaç genç bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe
karşı çıkmış, taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak
için mağaraya sığınmışlar. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir
uykuya dalan gençler 309 yıl sonra uyanmışlar. Bu süre Kur'ân-ı Kerîm'de, “Onlar mağaralarında 300 yıl kaldılar, dokuz
da ilave ettiler” şeklinde belirtilmektedir.
Mağarada “Bir gün kadar” uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini gümüş bir para vererek yiyecek almak üzere şehre göndermişler. Ancak paranın bir kaç asır öncesinin olduğunu o zaman anlaşılmış. Böylece onların durumunu idrak edenler, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlamış, mağaranın bulunduğu yere bir mescid yapmaya karar vermişler.
Mağarada “Bir gün kadar” uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini gümüş bir para vererek yiyecek almak üzere şehre göndermişler. Ancak paranın bir kaç asır öncesinin olduğunu o zaman anlaşılmış. Böylece onların durumunu idrak edenler, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlamış, mağaranın bulunduğu yere bir mescid yapmaya karar vermişler.
Ashab-ı Kehf mağarası manevi açıdan büyük bir anlam taşıdığı için çok etkiliyor
bizi. Oluşumdan ziyade manevi yönü ağır basan bir mekan. Mutlaka yolunuzu
düşürün derim ben.
Mağaranın girişinde dikenli incir satan amcalar
vardı soluğu onların yanında alıp ilk kez tadacağımız bu meyveyi tadıyoruz. Soyması
meşakkatli olduğundan direk soyup veriyolar. Midye gibi tezgahta ne kadar
yersen :) Hurma ile kivi karışımı gibi bir tadı var. Ben sevdim doğrusu :)
Ashab-ı Kehf mağarasından ayrılıp Tarsus Merkeze
gidelim çarşısından bişeyler alalım diye düşünerek düşüyoruz yollara. Yol
üzerinde Taşkuyu Mağarası Tabelası görüyoruz. Hmmm :) deyip tabelayı takibe
koyuluyoruz:)
Taşkuyu Mağarası; permo-karbonifer yaşlı mermerler
ile bunları örten miyosen yaşlı kireçtaşlarının doğal kaynağında gelişmiş. Mağaranın
büyük bir kesimi, yoğun damlataş oluşumları ile kaplı Süt beyazından
kahverengi, kırmızı ve sarının değişik tonlarında olan bu şekiller sarkıt,
dikit, sütunlar suların damlaması ile oluşmuşlar. Mağaraya merdivenler ile 7-8
kat kadar inilebiliyor. Ve gezinti için yürüyüş yolları ve aydınlatma yapılmış.
Gerçekten emeği geçenlerin ellerine sağlık ilçe için çok güzel bir kazanım
olmuş.
Devasa bir kuyu olan bu mağara aydınlatmalar ile daha gizemli bir hal almış indikçe inesi geliyor insanın :) Çıkışta yine sıkıntı var :) “Asansörle falan çözseler şu mağaraları (Tembel gezginin iç sesleri) “:) Velhasıl Tarsus’a gelipte bu mağarayı görmeden gitseydik üzülürdüm iyiki takip etmişiz tabelayı :) Mağaradan çıktıktan sonra el yapımı ürünleri satan amcalar, teyzeler var. Onların yanına uğrayıp rüzgar çanı ve piknik sepeti alıyor ve yola koyuluyoruz.
Devasa bir kuyu olan bu mağara aydınlatmalar ile daha gizemli bir hal almış indikçe inesi geliyor insanın :) Çıkışta yine sıkıntı var :) “Asansörle falan çözseler şu mağaraları (Tembel gezginin iç sesleri) “:) Velhasıl Tarsus’a gelipte bu mağarayı görmeden gitseydik üzülürdüm iyiki takip etmişiz tabelayı :) Mağaradan çıktıktan sonra el yapımı ürünleri satan amcalar, teyzeler var. Onların yanına uğrayıp rüzgar çanı ve piknik sepeti alıyor ve yola koyuluyoruz.
Tarsus çarşısı baya küçük ya da biz o kadarını gördük :) Kırkkaşık Bedesteni adında tarihi bir çarşısı var burda da geleneksel el sanatları ürünleri satılıyor. Zamanında aşevi, medrese olarak kullanılan bu çarşı diğer illerde gördüğüm bedestenlere kıyasla baya küçük. Bedestenin yanında Ulucami bulunuyor. Ulucami’nin dış avlusunda bir kahve bulunuyor. Burada oturup karlambaç yiyor ve insanları seyre dalıyoruz :)
Hoşça kal TARSUS…
Agzina saglik canim.cook icten olmus ;)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Canımcım:)
YanıtlaSil